16 Aralık 2009 Çarşamba

Zenginlik..

Kimselerin bilmediği bir şeyleri anlatmak istediğin zaman önce kendine fısılda.. Ne dilerdin bu hayatta , ne isterdin, nasıl isterdin, neden isterdin? Geçenlerde bildğim bir sözü hatırlattı bir dostum ... çok şeyi olan değil az şeye ihtiyaç duyan insan zengindir diye..bu demek değil ki az şey iste.. aksine, düşlenecek, hayal edilecek o kadar çok şey var ki; ve aslında onlara zaten sahipken o kadar fakir hissediyoruz ki kendimizi... öyle arsız bir biçimde yetinemiyoruz ki; kazanma hırsından kör olmuşuz ne yaşadığımızı bilmiyoruz.

kalbini temiz tüm hırslardan uzak sade bir huzurla dinginliğe bıraktığında bolluk ve mutluluk içinde olduğunu anlayacaksın... çünkü çok özelsin, çünkü eşssizsin ....ve senin yaşadıklarına, senin sahip olduklarına sahip olan bir ikinci kişi yok!... işte sen bu yüzden çok zenginsin.. uyan...

kutup yıldızı

neden kutup yıldızını takip eder insanlar yolları kaybolunca. Ya da neden aslında pek çok yol var iken ve aslında her defasında o yolları değişir iken sabit duran bir yıldız ile özdeşleştirirler geleceklerini Kim demişki daima aynı yolu izlemek lazım. Hayat değişimle var olur ya, aslında biraz da onun yoluna güvenmek lazım. Zaman zaman kaybolmayı da öğrenmek ve bunun tadını çıkarmak lazım. Kaybolunan yolların sonunda kimbilir ne hazineler var düşlemeyi bilmek lazım...

2 Aralık 2009 Çarşamba

yet to know.... but to understand?....

Bez bebeklerle oynamadım hiç. Benim zamanımda Barbie'ler vardı. Hiç sapan tutmadı elim, tutsaydım da atamazdım. Küçüklüğümde elime aldığım bilyeleri evde oynadım babamla, sokaktaysa ip atlardım. Kırmızı rugan pabuçlarım da vardı benim ama ağaçlara da tırmandım, hiç korkmadım. Ezelden beri hep benzemeye çalıştık ya birilerine; normal olanı dillendirdiklerinde, özdeşletirmeye çalıştıysam da kendimi, hiç benzeyemedim onlara. Bilemedim.... bilmediğini de anlayıveriyor ya insan, işte o zaman öğreniyor tabi halinde varolanın sonsuzluğunu özgür bırakmayı...

Dancin' in the rain

Generally speaking, I'd like to feel the peace that Bogart had it in his eyes while he was tapdancing in the rain.... using an umbrella or not... That's the question!

Şemsiyenin altından çıkmadıkça yağmurun altında ıslanamaz ve ürpermedikçe hayatın süprizlerini kaçırmaya devam edersin...

let me give you a clue :)... such surprises are far better than you ever imagine. cos' you'll never desire worse. Just focus on the miracles of life which bring you the best.... leave your umbrella and feel the drops...

11 Eylül 2009 Cuma

üç nokta

Huzur denizinin enginliklerinde ılık bir meltemin dokunuşuyla hareket ediyordu yelkenleri teknemin. Alışılagelmiş kasırgalardan uzak huzurla üflüyordu nefesini... gideceğim limandan çok, yolculuk sırasında uğradığım yerlerdi rotamı belirleyen.. Ne merak ettim son durağı, ne de acele ettim gidebilmek için. Çünkü "son"da değil o "an" da vardım, var olacaktım....

7 Eylül 2009 Pazartesi

4..0....3

Sayıların gizemiyle....

Kaybolduğunu hissettiğin yokluğun içinde aslında var olmanın huzurunu hissetmek... Hiçliğin aslında birlik olduğunu, bu birlikte yeni adımların derin bir nefesle tam şu anı yaşarken başlayabileceğini anlamak. Gözlerimi kapadım ve "şimdi" derin bir nefes aldım. O nefesle birlikte geçmişin puslu mabedine elveda dedim.... Beklediğim yerden beni çağıran yüzlerce yarın varken ben sadece nefes aldım.. Her bir yarın arasında bölünmüşken ben, anladım ki her birinde ben zaten varım...

geçmişin tozlu bedenini 4 sayısıyla kapattım, bugün geçmişin bilgeliğini yarının meraklı çocuğuna teslim ettim. bugün henüz yaşanmamış yarından önce... bilerek yaşamanın cesaretini taşımak için bekliyorum... Anlatmayı özlediğim benliğimi keşfe çıkmak için kilometresini sıfırladım bana öğretilenlerin... Yeniden öğrenmek için bekliyorum... beni bulunduğum sıfır noktasından sonsuzluğa taşıyacak.... var olan beni yaratacak bir gelecekle, mutluyum...yargı yok soru yok...

her solukta yaşadığımı hissediyorum...3'ü özgür bırakıyorum, tüm benliğimle...

4 Ağustos 2009 Salı

hey hat...

Sanırım insan korkularının esiri olduğunda kendini daha bir güvende hissediyor. Şöyle ki yapacağımı bildiğim şeyleri sırf çaba göstermeye olan tembelliğimden vazgeçmişliğim var... sanırım bir vakitler çok düşünmüş olmanın verdiği tembellik. Farkındayım; yapmam gereken şeyler var; vakit doldu...Yapacağımı bildiğim şeylerden yine de kaçınıyorum ben... istemediğimden değil... nereden başlayacağımı bilememden belki; belki de şu an sahip olduğum düzene alışagelmişliğin verdiği tembellik.. Ne yazık ki insan büyük sıçrayışları bazı şeylerden vazgeçmeden yapamıyor. Düşünüyorum da hayatta ne zaman büyük değişimlerin eşiğinden geçsem aslında bir şekilde öyle hızlı bir nehrin yatağındaymışcasına aktı ki herşey...hepsi lehime...sanırım istemek bunun adı.. karar vermek...

karar vermek için artık ertelememek gerek...çünkü kaybedecek zaman yok yapılacak şey çok......
rehavet kumuna gömdüğüm pek kıymetli aklımı kullanmak için vakit geldi..

so what's next?

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Zamanın içinde...

Hayat mutlaka istediklerini vermez insana; kimi zaman sen vazgeçmissindir, kimi zaman o senden vazgeçer. Adına kader dediğimiz olguyu da bu şekilde kurgulamışlar tahminimce. Kimi zaman " yaptım" dediğimiz şeyi "kaderde yokmuş" diye çok defalar elimizden kaçırmadık mı?

Peki ya gerçekten istemiş miydik? İstediğimiz şekliyle kabullenmiş miydik? istediğimiz olması uğruna ortaya koyduğumuz çabadan mı vazgeçmiştik? Çaba göstermekten mi sıkılmıştık?

Vazgeçmiştik ya...Belki isteklerimiz değiştiğinden ve aslında belki de o hiç istediğimiz olmadığından...

2 Ağustos 2009 Pazar

change is constant...

Heracletios vakti zamanında demişki "aynı nehirde iki kere yıkanılmaz"

"değişmeyen tek şey değişimin kendisidir"

that's so right! ...

31 Temmuz 2009 Cuma

tarih...

hayat sınırları zorlayan, ancak aşamayan insanlara mahkum olmasaydı tarih tekerrürden ibaret olmazdi....

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Yorgun...

Her dalga da biraz daha yoruluyorum, biraz daha soluksuz kalıyorum... Beni kıyıya taşıyan dalgalar öyle güzel dokunuyor ki zaman zaman, onların hatrına beni altına alan dalgalarla boğuşuyorum....şüphelerini giderircesine yelkenlerimi zorluyor rüzgar; ama görmüyor ki yorulmuşum....

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Happy Birthday..!

Colors inside may be dull when the dark comes…
Once you turn your face to the bright side,
You’ll see how it shines.
If you want to see, what lies beneath the life
You should grow out of the walls, surrounding you…

Make your breath alive
All colors inside; bright…
Hold your heart softly to mature your mind….
I am here to sing for your life without a noise
Love you…. Happy Birthday!.....

If you want to see more, just look into my heart..
If you are curious still…. You'll find more soon...

17 Temmuz 2009 Cuma

Elbiseler...

Son zamanlarda öyle çok insandan öyle gereksiz yorumlar, öyle çok insandan öyle gereksiz değişimler gördüm ki....Kimisi daha önce söylediğinin arkasında duramaz, kimisi olduğundan farklı davranmaya çalışır tüm güvenirliliğini yitirir, kimisinin ise ağzındakiyle farklıdır yaptığı... Sanırım herkes üzerine geçirdiği elbiseyle aynaya bakmaktan sıkılır olmuş. Ne de olsa herkes için bir sahne oyunu şu hayat, üzerimizdeki elbiselere uygun roller oynadığımız...

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Dalga

Girdaplarla boğuşup, geldiğin zaman bir limana; yelkenlerin yırtık pırtık kaldığında, çapanı kırık dökük bıraktığın sulardan kaçmak iser misin?...

Toprağa adım attığında, kokusunu duyduğunda, huzurla rüzgarı içine çeken sen değil misin?

İnce bir çizgi gibi ufukta denizle gökyüzünü resimlerle birleştirmek değilse derdin, vazgeçmek istemez misin...

14 Temmuz 2009 Salı

Turta kıvamında

Hayatı turta kıvamında yaşayacaksın. Tatlı ve biraz meyvemsi. Zaman zaman ekşi olacak günlerin, ağzında dağaldıkça altındaki tada varacaksın. Sert olacak biraz dış kabuğu, sen çiğnedikçe yumuşayacak karşına çıkan zorluklar gibi.... Hayatı Turta kıvamında yaşayacaksın, meyvelerinin tadına yavaş yavaş varacaksın...

Kader.. nerede??

İnsanın hakkı olandan farklı bir şey yaşaması kimin suçudur? Kendisinin mi çevresindekilerin mi? Hayat dediğimiz şey kimin seçimidir? Kadercilik mi oynamalı, hayatı mı sorgulamalı. Gece sabaha mahkumken elinden ne gelir karanlığın? Aydınlıkla yaşamalı? Her şeyin kaderi aksini kabullenmekle yazılır. Peki ya önemli olan nedir? Karanlığın gündüzü; aydınlığın geceyi bekleyebilme özverisidir. Bilinen zaten gece olunacağı ve tekrar karanlığın çökeceği ise neden kader sadece gündüzde saklı olsun? Özveriyi gösterebilme cesaretini gösteren herkes kendi seimlerinin aydınlığına ve karanlığına kavuşma hakkına sahiptir.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Hayalini Kurduğun Yanılsama

İnsan hayallerini yalnız kurmayı öğrenmeli, kimsenin hayaline ortak olmamalı, kimsenin hayalinde kaybolup sonra karanlıkta kalmamalı. Yorgun bedenlerin sahip oldukları zengin ruhları o tenlerden kurtarıp özgürlüğüne kavuşturmak olsaydı doğru olan, nice kayıp ruhlar yanlış bedenlere terkedilmiş olmazdı. Ruhu olgunlaşan her beden gibi, bedeni kendisine küçük gelen her ruha can veren hayalleri olmalı, kendi kurduğu, kendi inandığı. Sözlere kanmak, kendisine anlatılan masalların aslında birgün gerçekten gerçek olabileceğine inanmak, yalnız çocuklara özgü, yalnız çocukluk!... Bilir misiniz ki olgunlaşmadan özgür bırakılan ruhların kayıp şarkıları eşliğinde bu defa dönebileceği bir bedeni de yoktur o çocuğun. O yüzden insan bildiğinden şaşmamalı. Önce kendine inanmalı, kendi için yaşamalı.... Başkalarının yanılsamalarında değil, kendi yansımasında hayat bulmalı...

22 Mayıs 2009 Cuma

Kedim...

Badem koymak istemiştim kedimin adını.. Buna karar verdiğimde sahip olmayı planladığım kedimin adı Badem olacaktı.

Sonra bir gün bir kedi geldi. Adını önceden koymuşlar; koymuşlar ya sonra bakamamışlar. Adı malesef Pıncırdı. Pıncır da ne demekse. Adını unutmaktan mı yorulduk hatırlamıyorum sonunda Cookie oluverdi ismi... sersem şey... her gördüğü pasta çörek börek ne varsa lüpletiyor. Sebep budur...

Neyse..

Nerden bunu anlatmaya karar vermiş idim. Hhheh evet! Ne diyordum. Badem olacaktı adı. Olamadı.. :).. Eh hayat bu bazen planladıklarımız ne yazık ki başka biçimde başka isimde karşımıza çıkıyor ve hatta bazen ismini sen bile değiştirebiliyorsun... Ne demişler... "Hayatın sana ne göstereceğini bilemezsin..."

25 Mart 2009 Çarşamba

epeyce bir zaman olmuş

İnsan yazmayı biriktirdiği zaman daha mı çok doluyor ya da belki de tam tersi o kadar çok karmaşıklaşıyor ki; hangi kelimenin, neyin eleğinden geçtiğini bilmeden iliklerini bağlayıveriyorsun cümlelerin. Ne noktaların bir hatırı kalıyor ne de virgüllerin gücü yeter oluyor bir şeyleri yavaşlatmaya. Zaten her nasılsa hep çok hızlı düşünen, o düşüncelerin içinde kaybolup sonra da kendine yenilen, zaman zaman her ne hikmetse bir şekilde kendinden kaçan bir yapım olmuştur. Zamanın kaçıncı diyarında, ne neyin, ne kimin ne için orada olduğunu umursamadan gölgeler arasında huzursuzlanmak epey bir şey götürdü nasılsa.

Gel gelelim artık bırak o günleri, saatleri bırak saniyelerin bile önemi var. Zira yapılacak çok şey var ve yapacak cok az vakit....

zaten aslında bu hep öyleydi; fakat bizler biraz fazla avare....

Mia....

19 Şubat 2009 Perşembe

başka bir zamanda

Dokunmak kolay olsaydı düşlediğine; bugünden yarını yaşamak ne kolay olurdu. Bugün bildiklerimle dünü yaşamış olmayı, dünde kalanları daha yaşanabilir kılmayı başarabilmiş olsaydım. Bilmediğim neydi? Hiç... Öngöremediklerim olabilir... aklıma dahi getiremeyeceklerimin de olduğunu gördüm... Hayat bu, heran herşey mümkün.....

28 Ocak 2009 Çarşamba

Emek...

Farkettim ki ben, herşey emekle büyüyor. Bir çocuk mesela; anne babanın verdiği özveriyle, emekle, sevgiyle büyür. Ya Bir iş....Çalışarak, emek verip yorularak büyümüyor mu?....Elbette ya öyle büyüyor. Bu çabanın motivasyonu nedir peki ya...Ben söyleyeyim... onu mutlu görme arzusu en nihayetinde ya da bir işi daha iyi bir yere taşıdığını görme arsuzu...Gözlerinin güldüğünü görmenin sizin üzerinizde bıraktığı mutluluk... ya da bir işi başarmış olmanın daha iyi bir yere getirmiş olmanın verdiği o inanılmaz lezzet....

Uzunca bir süredir unuttuğum bir cümleyi duydum geçen gün:

"Sen mutlu olduğunda, yüzün güldüğünde mutlu oluyorum. Güldüğünde gözlerinin içi gülüyor, seninle mutlu oluyorum."

Evet ya...demin de dediğim gibi...motivasyonu bu işin, ister emek verdiğiniz bir insan olsun, ister bir iş; onun daha iyi olduğunu görmek daha mutlu olduğunu görmek ise eğer emeğinizin çabası; orada sevgi vardır... Ve o sevgi büyümeye adaydır; serpilerek büyütür emeklerinizin karşılığını... çünkü sevgiyle verilen emekler hiç bir zaman karşılıksız kalmaz...


Bana sevgiyle verilmiş tüm emekler için teşekkür ederim....

23 Ocak 2009 Cuma

Kundakta bebek.... Tecrübesiz insan

Tecrübesiz insan kundakta ağlayan bebeğe benzer....Zorluklar karşısında bir şeyler düşünmek yerine ağlayarak başkalarından yardım ister...Ancak hayat anne-baba kucağı açmaz insana.. İşte o zaman anlarsın kazanmak için çalışmak, çalışmak için adam olmak şart.....adam olmak içinse yaşamaktan korkmamak şart!....yaşadıkça büyürsün.....büyüdükçe olgunaşır, adam olursun..... işte seni kundaktaki bebekten ayrıran fark.... bakalım, sen ağlayarak anne kucağının sıcaklığını aramaya devam mı edecek, yoksa adam olup kendi hayatını mı yaşamayı tercih edeceksin...

19 Ocak 2009 Pazartesi

ÖĞÜT...

Bu hayatta seni nelerin yorduğuna ve neden yorduğuna dikkat etmelisin... Yorulduğun zaman Yorgunluğuna değen bir "feedback" alabiliyor musun iyi değerlendirmelisin... Almadığını farkediyor ve yaptıklarını gözden geçirebiliyorsan güzel.. lakin bunları göremiyor ya da gördüğün halde bir şey yapmamayı tercih ediyorsan daha çok kaybedecek şeyin var demektir... Bu yolu seçerek aslında ait olmadığın bir hayat yaşıyorsun ve bilmem farkında mısın yaşaman gereken hayatı kaçırıyorsun?...

16 Ocak 2009 Cuma

Anne Sözü

Annemin sözünün ne kadar kıymetli olduğunu şimdi yeni yeni anlıyorum. Konuştuğumuz şeyler üzerine vermiş olduğu nasihatları kulağıma küpe yaptığımı; hele hele bir vakitler kızdığım şeyleri bile aklımın bir köşesine yazdığımı farkediyorum...Zaman zaman tabiki jenerasyon farkından kaynaklanan anlaşmazlıklar oldu, her zaman da olacak.. Düşünüyorum da.... biz çok iyi arkadaşız....En büyük mutluluğu ben ,benim mutlu olduğumu görmek, en büyük özverisi, en büyük sabrı ben....Anne içgdüsü denen bir şey var ya nerden geliyor biliyor musunuz? canından can verdi.... canının bir parçası bende, kim daha iyi bilir beni ondan başka... "CAN"IM ANNEM!!

Yavru içgüdüsyle seni sarmalıyorum mırrkk!!

15 Ocak 2009 Perşembe

Hava ısınıyor...aman dikkat

İki gundur giydiğim şeylerde bir hafifleme var ister istemez yavaş yavas inceliyor üstüm sanırım...Lahana kıvamından yavaş yavaş çıkmaya başladım. Bahar geliyor..... kışın yarısı bittii zaten şubat güzel geçer. Gerçi Mart her zaman biraz kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır. Bayılırdım bu söze küçükken. Tekerlemeleri hiç ezberleyemezdim ya fonotikleri hoşuma giderdi.... Gerçi oldum olası yeteneğim yoktur....sesimi de tonunu da dilim de dönmedi çok defa beceremedim.... Nerden geldik buraya hmm evet havalar ısınıyor....Aman dikkat hiç aldanmayın sonra bir anda yatak döşek yatarsınız. Bir kaç arkadaşım aynen bu durumu yakınen tecrübe ettiler.

acil şifalar herkese :)

14 Ocak 2009 Çarşamba

Bahar'ıma..

4 Yıl oluyor....

Sanırım herşeyi olduğu gibi anlatmak en doğrusu. Hayatımın en zor 4 yılını geçirdim.... Hayat denen ve pek çok yönden bir savaş niteliğindeki sürecin en can alıcı yılları; ilk defa cepheye çıktığımız, ilk yaralarımızı aldığımız vakitler....Meğer ne şanslıymışım ki bir cephe arkadaşı vermiş bana yukarıdaki....Öyle sağlammış..

Nedeni basit...
Oydu her defasında arkamı kollayan, yaralandığımda yaralarımı temizleyen, kortuğumda cesaret veren..... Her defasında gözlerimi kapayarak kendimi emanet ettiğim....ağladığımda başımda bekleyen. Yeri geldiğinde elleriyle besleyen....

İstanbula geldiğime memnun olduğum, burada bulduğuma sevindiğin nadir varlıklardan biri.... sonradan sahip olduğum kardeşim... canımm.....Baharım.....

iyiki doğmaya karar vermişsin.. iyi ki o gece taksimdeymişsin... iyi ki yanina gelmiş oturmusuz.. iyi ki simdi cok mazide kalan insanları tanımışım ki seni tanımama vesile olmuşlar... İyi ki en zor günleri seninle yaşamışım....Mücadele etmeyi öğrenmişim.... Çünkü sen sahip olabileceğim en iyi kardeşsin.... seni çok çok seviyorum....

İyki doğdun bitanem.....



You were there for me... I witnessed a couple of times... Thank you for not giving up...

I love you.....no words can explain how I see you.....How you meant to me.....

Just dont forget.... Wherever I will be you will be in my mind......I'll be always there for you....

13 Ocak 2009 Salı

Alışmak Güzeldir....

Alışmak nedir? Belirli bir rutini sağlamak mıdır sadece? Yoksa o uyumu sağlayabilmek belirli bir cesareti mi gerektirir? Alıştığınız bir şeylere kendinizi bırakmaz mısınız siz? Teninizin siluetine aşina olmak kadar tanıdık değil midir bir zaman sonra? Sadece zaman mıdır onu size alıştıran? Her şeye alışmak mümkün mü o halde ? Peki ya her şeye alışmak mümkünse her şey sıradan mı? Olur mu canım hiç öyle şey! Alışmak istediğiniz herşeyden farklı değil miydi bir zamanlar? O değil miydi bir noktada heşeyden daha çok parlayan, kendine sizi herşeyden daha çok çekebilen? Eeee... o halde şimdi alıştğınız için neden mutsuzsunuz? Mutsuz musunuz? Yoksa o uyumun dayanılmaz tandık güvenliğine mi vurulmuşmusunuz? Yörüngesindeyseniz bir şeylerin, sizi hala çekebiliyorsa kendine; bu güzeldir!... Bilmez misiniz ki alışmak hiç kolay değildir; ürkütür!..... Kopmaksa en zoru!.... Peki ya kopmak gerekli midir her zaman? Değildir.. Zarar vermeyen alışkanlıklar güzeldir.... Zira sizi hep daha güçlü kılar.... Zararlı olanlar ise zaten alışılmaya değer değildir.....Farkedilir, silinir gider.....

12 Ocak 2009 Pazartesi

Doğru söze ne hacet :)

MIAnia : sagol cnm ... evet bugün böyle bir moddayım eheheh karanlıkta oturmaktansa ışığa yürümeli oyle değil mi?

Corpse : yürümeli tabi canım: ) ama güneşten gelen ışığı yansıtan aya yürümemek lazım ayda da ışık olduğunu sanarak:)

Boş

İnsanın Hayatında bazı dönemler olur. Hiç bir şey katamadığı; hiç bir şeyin anlamının yetmediği tamamen boş; hatta boşa yaşadığı.... ha tabiki pek çoğunda da bunu anlamaz, ne içinde bulunduğu boşluğu kavrayabilir, ne onun ne büyük bir karadelik olduğunu anlayabilir. O öyle büyük bir boşluk, öyle büyük bir karadeliktir ki kendine geldiğinde insan ne nerede olduğunu algılayabilir ne ne kadar zaman geçtiğini.. ta ki kaybolduğu evrenin o simsiyah karadeliğinde bir çıkış yolu görünceye kadar.. işte o an daha iyi anlar içerisinin ne kadar karanlık o çıkışın ne kadar aydınlık olduğunu... ilk önce korkar ışıktan; kör olmaktan...sonra anlar; anlar ki aslında o karanlıktan kör olmak üzere... işte tüm cesaretini o an toplar....yolun sonunda, aydınlıkta daha ziyaret edecek daha çok evren var....


erdem insanın korkularıyla yüzleşmesidir..korkularına esir olmuş bir insan; yaşamaktan korktuğu için karanlıkta boşluğa bekçilik etmeye, boşluk içinde yaşamaya, o boşluk tarafından yutulmaya mahkumdur!....

9 Ocak 2009 Cuma

Sorgu

Neyi neden sorguladığımı bilmiyorum şu hayatta.. Neye ne kadar güvendiğim konusunda en ufak bir fikrim yok! Şu kısacık ömrümde öğrendiğim bir şey varsa hiç bir şey mutlak değildir... evet ya değişime mahkumdur herşey, herkes gibi... İşte o yüzden hep korktum, büyük sözlerden.... Zira, korkmamak aptallık olur. Sen yarınını bilmeden nasıl konuşabilir, nasıl öngörebilirsin sonraki günü?...Bazıları öyle günler yaşamışlardır ki hayatta, öyle büyük sözlerden dönmüşlerdir ki; bilirler, sözden dönmenin acısını, hüsranını.. o yüzden sen, sen ol onlara büyük sözler verme.. Hele kendine hiç verme!....bugün verdiğin sözlerin tatlı sarhoşluğu içinde uyurken sen, gün gelir acı bir kahve kokusu ayıltır bedenini..bir de bakmışsın değil hiçbir şey eskisi gibi....zira "değişim"miş, o kahvenin naçizane veçhesi....

Mırkk....!!

Biraz önce bir arkadaşımla konuşurken mırrk layınca şaşırdı.... sonra ben de aynen açıkladım....ve benim için ne kadar önemli bir kavram olduğunu farkedince bunu şuracığa yazmazsam eğer ne anlamı olur dedim.... evet Mıırrrrkk!!.........


Beni Ezelden beri bilenler Mırrrlamamı duymuşlardır. Evet Mırr son derece mutlu olduğum zamanlarda bildiğiniz kedi gurrlaması gibi bir şeydir... Her ne hikmetse bir süredir bu mırrlamanın sonuna bir "k" harfi eklenmişti.... Sanırım böyle olunca daha bir baskın mı oluyor nedir? mırrkkkkkk!! evet mutluyum duyuyormusunuz :).... huzurluyum çünkü biliyor musunuz? Tüm huysuzlukara, aksiliklere rağmen mutluyum. Çünkü huzurluyum. Çünkü çok zenginim... Öyle para pul değil; huzur zenginiyim ben ve tüm o aksilikler mutsuzluklar ve huysuzluklar aslında tamamen bir yanılsama.... çünkü dedim ya huzurluyum ben....çok... şimdi izninizle...


MIRRRRRRRKKKKKKK!!!!

8 Ocak 2009 Perşembe

Yufka Yürek Camdan Kalp

Kötü belki ama bir huyum var biri eğer prensiplerime ters düşen, beni aptal yerine koyan ya da asla hoş göremeyeceğim bir şey yaptı mı; silerim....Hiç var olmamış gibi.... istediği kadar özür dilesin istediği kadar hatasını anlasın... kırılan vazo bir daha eski haline gelir mi? Gelmez.

Yufka bir yüreğim var; camdan bir kalp içinde... paramparca olmadığı sürece kıyamaz....

Zaman zaman yalnış kararların üstünde inatla durmaya çalışsam da, hatalarımla yüzleşmek adına o camdan kalbi çatlaklar içinde bıraksam da gün gelir o cam tuzla buz olur,çünkü sonu bellidir......

Tuzla Buz olan hiç bir şeyin geri dönüşümü mümkün değildir... bilinmelidir...!

O yüzden kimse şaşırmasın nasıl hava bu kadar döndü diye.......Nerde Yufka Yürek nerde Taş Kalp diye... Cam Kırıldı mı Kum olur gider ve bir gün geriye yalnız taştan bir kalp kalır...

7 Ocak 2009 Çarşamba

Gözüne Gözün gibi bak..

Aman efendim... gecen sabah bir kalktım gözüm şişmiş, kabarmış, kızarmış, o ne öyle; gerçi bi an umursamadım ama sonra korktum ağrıdığını farkedince... Neyse doktor ne dese beğenirsiniz... kornea ülseri.... efendim bu karizmatik teşhisin ötesinde bildiğiniz yara etmişim gözümü... tamamen lensime iyi bakmamaktan kaynaklanıyor. O yüzden siz siz olun gözünüze de lensinize iyi bakın... bir şey olmaz demeyin... bal gibi oluyor.... ha bir de bu göz padleri son derece rahatsız edici ama adamın göz kapaklarını fena çalıştırıyor.... :)) Gözünü kırpmayı beceremeyenlere şiddetle tavsiye ederim...

2 Ocak 2009 Cuma

Birincil öncelik

Efendim epey bir zamandır sorumsuzluk denen amansız hastalığa tutulmuş vaziyetteydim. Sorumluluk olduğunu iddia ettiğim ve aslında hic de benim sorumluluğumda olmayan şeylerin o dayanılmaz ağırlığına sığınmıştım ki bir yere kadar.. Aslında insan böyle dönemlerde en çok kendine olan sorumluluklarından kaçıyor. Kendin için önemli birilerini seçiyor tüm enerjini onlara harcıyorsun ki enerji tasarrufunun pek de elzem olduğu şu günlerde ben şöyle bir 3 senedir söz konusu o enerjiyi pek de verimli kullanamıyordum. Eh hal öle olunca gelişmişlikten, mükemmellikten bahsetmek pek de mümkün olmasa gerek. Nasıl ilerleyebiliriz ki o halde. İlerleyemeyiz. Noluruz? Koca bir Hiç....Ne yapıyoruz o halde? Kendimize dikkat ediyoruz. Her şekilde... birincil önceliğimiz nedir?

Kendimiz.....Bunu unutmuyoruz!.....

Tüm sevdklerime acilen şiddetle tavsiye ederim. Bu yıl kendinizi daha çok önemseyin...en zoru ama en büyüğü kendinize duyduğunuz sorumluluktur unutmayın.....

Yıl'ın ikinci günü- A check list for 2009

Kaldı 463 gün.... Gerçi bu yıl otuza bir var gibi bir anlayışla geçecek belki de ya önümüzdeki seneyi öyle pek haz ederek kutlayacağımı sanmıyorum diye düşünürken herşeyin başı sağlık aman allah korusun gibi cümleler üşüştü kafamın içine. Neyse.. Gelelim bu yıl ki dileklerimize. Dün İsmet Berkan'ın 2009 yılı için kendine verdiği sözleri düşünürken, ben de dedim böyle bir şey yapayım ve bakalım; kaç tanesini tutturabilmişim hedeflerin yıl sonunda?.... evet başlıyoruz. İşte benim check list'im:



1) İşimi sevip, çok çalışacağım.

2) Şu ispanyolca meselesini ertelemeyeceğim.

3) Yapmayı istediğim iki hobiyi seçip, üzerine yoğunlaşacağım

4) Sağlığıma dikkat edeceğim. İhmal etmeyecek düzenli besleneceğim.

5) Aileme daha fazla zaman ayıracağım, daha kaliteli zaman ayıracağım.

6) Gereğinden fazla sorumluluk almayacak, aldığım sorumlulukların arkasında duracağım.

7) İnsanlara gereğinden fazla değer vermeyecek, objektif değerlendirmeye çalışacağım.

8) Bu hayatta herşeyden önce kendimin geldiğini unutmayacak ve ona göre hareket edeceğim.

9) İnsanları olduğu gibi kabul edip değiştirmeye çalışmayacağım. Değişmek isteyenlere yardım edecek ancak birincil önceliğim yapmayacağım.

10) Daha planlı yaşayacağım.

11) Daha düzenli olacak, eşyalarımı kaybetmeyeceğim.

12) Daha dikkatli olacak, daha az şey unutacağım.

13) Geleceğe dönük daha çok plan yapacak onları gerçekleştirmek için yapılması gerekenlerden kaçınmayacak üşenmeyeceğim.