21 Kasım 2008 Cuma

Eda Günü Kutlu Olsun Hepimize ...

Eda....onu ilk gördüğümde milyon kişi bi minübüse doluşmuş Yılbaşı partisine gidiyorduk.... Nereydi oranın adı?? Silivrimi? İşte o tarafta bir yer. Hani öyle Türk olmayan bir görünüşe sahip ki, ben diyeyim Rus, siz deyin İsveçli; işte öyle bir şey. Velakin öyle bir kalbi var ki sıcacık...Kuzey ülkelerinden başlayan yolculuğunuz bir anda kendini Akdeniz'de buluveriyor. Daha ilk günün o dondurucu gecesinde yeni yılın ilk dakikalarında birbirimize sokulmuş uyuyakalmıştık tir tir titreyerek.....Üzerinden 2 yıl geçmiş...ve en kötü günlerimde gerçekten yanımda olan sayılı insandan biriydi.... lafla sözle değil....kendisiyle!

İşte bugün onun doğumgünü... iyi günü, yanındayım.... ama o hep yanında kalacaklarımdan ne gün olursa olsun....


İyi ki doğdun Prenses

Seni çok seviyorum!!

Mia

İnadım tuttu mu!!!

Aslında Maymun iştahlının tekiyim. Hemen vazgeçerim, cayarım bir zorlukla karşılaşınca, geri çekilirim. Ammaaaa!!..... Tut ki bi inadım tuttu, tut ki biri damarıma bastı işte o zaman mümkün değil vazgeçmem inadımdan. Hele ki bir şekilde haklıysam, hakkım yenildiyse, haksızlık edildiyse ya da biri gelip yapamazsın dediyse işte o zaman İMKANSIZ(!) olsa YAPARIM!

YAPTIM... yine yaparım....

Müsadenizle....

20 Kasım 2008 Perşembe

Puslu

Bugün havada bir pus, bir karanlık.....Nedense ben çok keyifliyim... İki hafta kaldı. Annemin sıcak kollarına, babamın güvenli evine sadece 2 hafta kaldı... özledim... evime sadece 15 gün ....ve 12 gün evimde...

mırr....

19 Kasım 2008 Çarşamba

bir vakitler...şimdiler

Bir vakitler, daha Ankara'daydım. Pek de bilmiyordum hayatı, belki çok şey biliyordum ama hep kitaplardan. Şöyle bi kafanı çıkarıp bakmak pek de gerekli değildi gerçi. Öyle kolay hayatlar sunuluyor ki pek coğumuza. Verileni al; üzerine bir şeyler koy devam et.. Kolay... ve fakat; kendiyle yarışırken insan bir noktada bakıveriyor. Nerdeyim? Bir şeyleri mi kaçırdım, fazla mı hızlı yürüdüm. Hangi yolda yavaş yürüdüm peki. Dengesi nerede kaçtı tartının...Sonra durup bakıyor yarına, güneş nereden doğuyor onun adına. Durduğu yeri de öyle seçiveriyor işte; güneşin doğuşuna tanıklık etmek için...öyle anlar geliyor ki şu dakikalarına saniyeleri sıkıştırmak gibi bir çabayla belki de sonsuz ömürlerimizi bir solukta yaşamak zorunda kaldığımız hayatlarımıza güneşi batıdan doğurtmayı bile denettik.

Üzerinden belki 3.5 yıl geçti. Çok defa güneşi doğudan doğurtmaya çalışırken pusulamın bozuk olduğunu anladım. Bazen yıldızların ışığında yönümü bulabileceğimi sandım. Aldandım. Peki, neden yıldızlardan anlamayan ben, böyle bir çabayla her parlayan yıldızı nerde olduğunu bilmediğim bir kutup yıldızının yeine koymaktan vazgeçmedim? .....

Oysa öyle hızlı geçti ki zaman....belki çok daha farklı yerlerde olabilirdim...ve hatta yolun başında.! çok daha fazla yol almış bir yolun başında....

Bir gün öğrenmek zorunda olduklarımı, belki daha kolay öğrenebileceklerimi, kimilerinin hayatları boyunca haberleri dahi olamayacaklarını öğrendim.... ve evet ben Bunları yaşamasaydım ... bilemezdim....bilmeseydim, ben olmazdım!....

MİA

öyle anlar var ki....

Gözlerim açık rüya görüyorum.. Üzerinden geçtiğim bir günü, eskide kalan tozlu sayfalarında çıkarmışçasına soluyorum sanki...Tekrar tekrar yaşamak istediğim duygularımın hapsolduğu o minicik "an"ları tüm benliğime çekiyorum, usulca....

Özlemek zor, özlemek .....geleceğe duyulan o özlem daha da zor.... henüz yaşanmamış gerçeklere...ve ne yazık ki zamana mahkum, girdabında sürüklenen hayatlar....Bugüne mecbur.