6 Ocak 2010 Çarşamba

Bir varmış Bir yokmuş

insan insan olalı aklın hizmetine bırakmış benliğini. Ancak Akıl bu, hep sorgularmış sahibini. Öyle güzel sorularla sınarmış ki insanoğlunu, insancıklar sorulara dağ tepe demeden cevap ararken kaybolurlarmış. İşte böyle vakitlerin birinde, develer tellal iken, pireler berber iken.. ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, kimse bilmezmiş.. Bilmezmiş ki aslında sorular dışarda değil... İnsancıklar bilmemeyi yeğlermiş, yeğlermiş aklın onu götürdüğü yerlere gitmeyi. Akıl, rasyonel zihnin sorunlarına gömülmüş, kapamış gözlerini güzele. Rasyonel zihinse öyle meşgulmüşki izin vermemiş yüreklerimize. Anlarda hapis kalan güzellikler sadece birer tablo misali süsleyiverirmiş kalplerimizi.... ve bizler farkında olmadan geçirirmişiz günlerimizi. Hayat...zordur, acımasız, ve rekabetçidir, hayat, korkutucudur, koşturucudur...Öyle dediler... Bİr sır vereyim.... bunların hepsine gerçekten birazcık inanıyorsanız, Kendinize zerre inanmıyorsunuz demektir. Unutmayın, Hayat yalnız sizle varolur; kendi varlığınızı küçümsemeyin. Ve varlığınızın herşeyi değiştirecek güce sahip sonsuzluğunu farkedin..Sevgiyle...

4 Ocak 2010 Pazartesi

oyun bahçesi

Çocukluğunuzun oyun bahçeleri gibi olsa yeniden hayatınız... çakıl taşlarının arasında koşuşturduğunuz bahçeniz yeniden hayat bulsa... Kapamasanız gözlerinizi, seçmesiniz görünmez olmayı, saklanmasanız kendinizden. Bir kez olsun unutmasanız oynamayı. Hayatın oyunlarını yaratmayı bırakmasanız? Bir zamanlar Salıncaklarla yükseklere uzandığınız gökyüzünden korkmasanız ve şimdi yere sağlam basmak adına uzak durmasanız göklere. Tahterevallide karşınızda oturana tanıdığınız şansı tanıyabilseniz insanlara ve bıraksanız kendinizi uyuma ve dostluğa. Kum havuzunda yaptığınız kaleleri hayatınızda inşa edebileceğinize inansanız ve hala aynı heyecanla başlayabilseniz tüm işlerinize, eselerinize tutkuyla bakmayı hatırlayabilseniz... Çocukluğunuzun oyun parklarında tırmandığınız demirleri şimdinin iş kuleleri olsa ve sevgilinizle buluşmaya gideceğiniz bir otobüs sırasında, bir kaydırak kuyruğunda beklediğiniz kadar heyecan duyabilseniz. Düştüğünüzde dizinize batan çakıl taşları gibi olsa hayatta karşınıza çıkan engeller; sizi yıldırmasa ve bırakmasanız oynamayı... en nihayet günün sonunda tatlı bir tebessümle rüyaya dalsanız....ve kendi oyun bahçenizin kahramanı olsanız?

olmaz mı?