12 Ocak 2009 Pazartesi

Boş

İnsanın Hayatında bazı dönemler olur. Hiç bir şey katamadığı; hiç bir şeyin anlamının yetmediği tamamen boş; hatta boşa yaşadığı.... ha tabiki pek çoğunda da bunu anlamaz, ne içinde bulunduğu boşluğu kavrayabilir, ne onun ne büyük bir karadelik olduğunu anlayabilir. O öyle büyük bir boşluk, öyle büyük bir karadeliktir ki kendine geldiğinde insan ne nerede olduğunu algılayabilir ne ne kadar zaman geçtiğini.. ta ki kaybolduğu evrenin o simsiyah karadeliğinde bir çıkış yolu görünceye kadar.. işte o an daha iyi anlar içerisinin ne kadar karanlık o çıkışın ne kadar aydınlık olduğunu... ilk önce korkar ışıktan; kör olmaktan...sonra anlar; anlar ki aslında o karanlıktan kör olmak üzere... işte tüm cesaretini o an toplar....yolun sonunda, aydınlıkta daha ziyaret edecek daha çok evren var....


erdem insanın korkularıyla yüzleşmesidir..korkularına esir olmuş bir insan; yaşamaktan korktuğu için karanlıkta boşluğa bekçilik etmeye, boşluk içinde yaşamaya, o boşluk tarafından yutulmaya mahkumdur!....

1 yorum:

Buro dedi ki...

Karanlığa düştükten bir süre sonra gözlerin karanlığa alışır ya. Çevrendekileri silüetler halinde de olsa seçmeye başlarsın.

Tehlike de o zaman başlar zaten. Karanlıktan kurtulmak için ilk anlarda gösterdiğin çabayı göstermez, razı olursun duruma.

Zaten o yüzden iyi gözlerini karanlığa alıştırmaktansa sımsıkı kapatıp zifiri karanlık korkularınla yüzleşmek.