8 Ekim 2008 Çarşamba

Özge'ye...

Sesini karanlıkta duymaya korkan bir çocuğun yorganının altına büzülmesi kadar ürkekçe saklandı sözlerin arkasındaki anlamlara... merakla sıyrılmak istediyse de yorganın altından, yüzünü çevirdi defalarca duymaya korktuğu yalanlara... Ne gerçekti? Kestiremiyordu. Sözler verilmişti, sözler alınmıştı çok zaman.... Düşünmek istemediği tek şey sözlerdi bu defa.... karanlığa sadece kendine verdiği sözlerle açılmak istiyordu.... güvenle...

7 Ekim 2008 Salı

timely decision made for all

They brought a sudden taste inside the darkness. What made all clear is the way you were standing beside me. Having noticed the dreams come true at once, dont make it away from your illusion.

başlangıç...

Herşey kolaydı ya başlangıçta... boşuna beklediğimiz bir şeylerin peşi sıra koştuğumuzu hatırlıyorum. Ne nereye gittiği önemliydi o yolun ne kiminle gidildiği.... Ne zaman ki bazı şeyler zaman süzgecinde yenik düşmeye başladılar benliğime; işte o zaman başladı herşey birer birer hayat yolunda kendi duraklarında inmeye...Yazık ki; zaman bizim aşka davrandığımız kadar şefkatli davranmadı bedenlerimize... aynaya bakıp da çizgilerin hikayelerine daldıkça anımsıyorum gözlerimin çevresindeki o ince hatların hangi yollarda çizildiğini; hangi uykusuz gecenin sabahında çelimsizleşen bedenime boyun eğdiğini...

Taze ne varsa içimde, indiler birer birer kendi duraklarında....bense şimdi kavına çekilen şarap misali bekliyorum... "Zaman" kendi deviniminde bir vardır, bir yok; biliyorum....ve aldırmıyorum...!

"an" la "yarın arası bir yerlerde...

Zaman aksın artık diye beklersin ya bazen; "yarın"ı yaşamak için sabredemezsin... Oysa ki sen değil miydin zamanı durdurmak için çırpınan?.. haposolup kalmıştın o "an"a ....Görmeyi istemediğin gerçeklerle yüzleşmeye korkarcasına saklambaç oynamak istedin, "Zaman"la...

Ben mi? Nerelerdeyim bilmem? Bölünmüşlüğün ortasında, kaybolmuşum. Ne bugündeyim, ne yarında... gece yarısında bekliyorum karanlıkta....