19 Aralık 2008 Cuma

Tükenmez Kalem

Tükenmez Kalem de tükenir.... Ne onu dolduran mürekkep sonsuzdur, ne kalemin döküleceği sözcükler sınırlıdır... Tuhaf; hayat gibi... Hayata nerde bir "s" veriyoruz? nerde durup nefes almasını hatırlıyoruz? Soluksuz yaşadığın bir hayatın okumadan yazdığın bir yazıdan ne farkı var? Ne anlamı var düşük cümlelerle dolu imla hatalarının olduğu bir hayatı yaşamanın? Ya üzerinden defalarca geçilen sözcüklerin ne kadar etkisi var hayatında; bıkmadın mı düzeltmekten üst satırlarda kalanları....sen önünde yazılacak yeni satırlar var iken kalemini boş yere kurutuyorsun... Geleceğini geçmişinle karalıyorsun...

bu defa bardak camdan...

Önceleri bardağı doldurmaktan bahsetmiştim... bugün nedense aklıma camdan olduğu geldi bardağın, kırıldı mı yerine gelmez....elinden düşürmeyeceksin, sağlam tutacaksın. Ona hoyratça bakmayacaksın.İncitmeyeceksin!...

Kimileri gelir çatlatır güzelim bardağı, öyle kaynıyordur ki çaydanlığı. Kimileri ağzı çatlak birer sürahidir; doldurmaya çalışsa da beceremez. Kimisi vardır naziktir, dokunmaya kıyamaz uzaktan seyreder; dolu tarafını görmekle yetinir. Kimisi var; öyle emin kendinden, öyle sert kavrar ki; paramparca kalıverir elinde, tuzla buz....ne su kalır geriye ne hayat.. iste böyle bir şey....

Meğer cam üretmek için kuma ihtiyac varmış.....kum cokmus, kristal yokmus...

Orada biri mi var?

Öyle mi gerçekten. Dün abim öyle dedi: “Zeyno yazarken biri varmış gibi düşünmeden yaz çok enteresan şeyler çıkabiliyor bazen...” Nasıl oluyor bu; orada olmayan birine yazmak. Kendine yazmak olsa gerek... Gerçi günlük tutuyorum. Kimsenin okumayacağını bilerek. O da işin psikolojik yönü olsa gerek. Ne var ne yoksa aklımı kurcalayan çiziyorum hayatın karelerinden de kareleri çizerken ne kadar rahatlıyorum bilemiyorum sadece kendini dinlemek sanırım aslolan. Evet yazarken ben kendimi dinliyorum... ne yazdığım çok mühim değil, bir müziği dinler gibi dinliyorum aklımın içinde uçuşan kelimeleri....sanırım benim müziğim de bu olsa gerek... orada biri mi var ? varsın olmasın, ben kendi müziğimde biraz dinleneceğim, dinleyeceğim.........

14 Aralık 2008 Pazar

Matematik

Oldum Olası hesap kitap işlerinden anlamam. Yalnış anlamayın bu bildimiz müspet matematiğin ötesinde bir şey. Söz konusu yaşamlarımız birer ders yumağı olsa, bu yumağın temel anahtarı her bir dersin matematiği olsa, hangi denklemlerle ne bilinmeyenleri çözerdik kim bilir? Doğru ya ; Hayatın matematiği, sevginin matematiği, işin matematiği, gücün matematiği... herşeyin bir matematiği var. Var da, her gün yenisini programımıza aldığımız o dersler gün geçmiyor ki bizleri başka bilinmeyenleri çözmek adına yeni değişkenlerle yeni denklemlerde sınıyıvermiyor. Hem değilmidir ki; adı üstünde, "değişken"lerin an be an ne yapacağı meçhul. O halde bu bitmek bilmez denklemler zincirinden kopmak değil; değişkenler, o sonucunu etkiledikleri denklemden ayrılmadan önce bilinmeyeni bulma mücadelesi.... Hangi dersin matematiğine daha çok çalışmalı bilinmez; fakat her birinin bir başkasına etkisi malum... hele ki önümüzde çok bilinmeyenli denklemler, bir başkasının türevini oluşturuyorsa....

Şimdi

farkında olduğunda yaşadığın; olmadığında ise dünü yaşadığın an...söz de senin hissetmediği, varlığının seni beklediği an...

bildiğin ama hatırlamak yerine gündelik hayat ilüzyonunda kaybettiğin senin seni beklediği yer...