Gece bastırmıştı. Ne kadardır karanlıktaydı, hatırlamıyordu. Genç kadın bildiklerini ona unutturan tatlı bir esinti hissetmişti sonunda. Yine de bu esintinin ona neyi anımsattığını çıkaramıyordu. Güçlü olduğunu biliyordu. Bilmediği o gücü nasıl kullanacağıydı. Önce gözlerinin kapalı olduğunu farketmesi gerekiyordu. Korkudan gözlerini kapayalı çok olmuştu. Gördüklerinden öyle ürkmüştü ki bir şeyler görmektense hiç bir şey görmemeyi, bilmemeyi yeğlemişti. Kendini bilinmeyene işte böyle mahkum etmişti.
Çok tanıdığı bir ses onu böyle dürtmeseydi; hissetmeseydi onun kudretini belki hiç bir şey değişmeyecek, o; bilmeyecekti...
Ve her şeyi değiştiren adımı atmaya karar verdiğinde, içindeki hislerin tarifi imkansızdı. O derin esinti, bildiğini sandığı tüm illüzyonların görünümünü yerle bir etti....Sahte gülüşleri, sahte bakışlar, sahte amaçları ve boş hayatları.....İçi doldurulası bir sonsuzlukta imkansızın olanaksızlaştığı bir gerçekliğin varlığını ispat etti... Evet herşey mümkündü... Sadece bakmasını öğrenmek, kabul etmesini bilmek lazımdı. Bu öyle bir oyundu ki, kaybetmek ancak rüyada mümkündü... İşte o yüzden uyanmak şarttı. Gerçekten uyandığında, her şeyin tüm zamanlarda varlığını kabul etmek mümkün olacaktı...
Uyandı....
Beni dürten en tatlı esintiye ........Bana , meltemin yumuşaklığında huzur, poyrazın gücünde kuvvet verdi...
imkansızın olanaksızlaştığına tanık olma fırsatı verdi...